Eylül 23, 2006

86

- Merhaba.
- Oturun lütfen, konuyla ilgili birkaç sorum olacak.
- Tabii... e...
- Evet?
- ... Yok bir şey.
- Söylemek istediginiz bir şey varsa konuşun lütfen, çekinmeyin.
- Ben... aslında...
- Evet?
- Sadece... ben...
- Evet. Siz?
- Gördügünüz gibi beceremiyorum. Lütfen siz sorularınıza geçin.
- Söylemek istediginizi söylemenizi engelleyen bir şey mi var?
- Hayır. Sadece kelimeleri yanyana getirmekte beceriksizim. Boşverin en iyisi.
- Hanımefendi! Hiçbir şeyi boşveremem şu konumda! Lütfen konuşun.
- ... İyi ama...
- Deneyin!
- Peki. Sizi gördügümde beklemedigim bir şey oldu. Mideye saplanan bir agrı, bacaga giren bir kramp gibi. Şu cebinize soktugunuz elinizden mi, gömlegin altında kabarıp duran köprücük kemiginden, ya da şakagınızdaki kızarıklıktan da olabilir. Beni beklerken elinizi başınıza mı yaslamıştınız? Dışarıyı mı seyrediyordunuz? Yoksa, bana soracagınız soruları mı düşünüyordunuz? Ben sizi gördügümde vakit kaybetmeden sarılıp, dudaklarınızdan öpmeyi düşündüm.
- Acaba Temmuz'un 11'inde akşam sekiz sularında...
- Böyle vakit kaybediyoruz.
- ... neredeydiniz?
- Ben hep buralardaydım.
- Bir tanıgınız var mı?
- Acele mi ediyorum?
- Ya da sıradışı bir ses duydunuz mu?
- Hiçbir şey duymadım.
- Peki. Teşekkürler, gidebilirsiniz.