Aralık 23, 2019

415

kötülüğü merak eden bir melek
eder miydi, ateşi bilseydi?
sadece bir melek umabilirdi
kötülüğün kendini durduracağını,
son anda.
ve, bir melek sevilmeyebileceğine 
işe böyle şaşırırdı.
zannediyorsun aklını yitirmiş bir sevgili gibi
uçurumu gösterecek;
sonrası romantik olacak aşağı.
kötülük kimse için ölmez.
düşen her yolcu ve
bir melek ölür.

Temmuz 08, 2017

414

Bir köşede duran bir düz piyanonun dışında koridor tozlu ve ıssızdı. Karısı çalmaya başladı (iyi çalardı) ve bir tuşun dışında hepsinin sağlam olduğunu gördü: Do’nun üstündeki Fa’nın. A. dünyanın sonsuza kadar elinden kaçacağını belki de o anda anladı.
Paul Auster, Yalnızlığın Keşfi

Haziran 27, 2016

413

bir korku gemisi dolaşıyormuş şehrin üzerinde
sıcak dolu yelkenleri giderek sıcak

Mart 07, 2015

412

Neriman düşündü ve bir anda şarklıların kedileri ve garplıların köpekleri niçin bu kadar sevdiğini anladı. Hristiyan evlerinde köpek ve Müslüman evlerinde kedi bolluğu şundandı: Şarklılar kediye, garplılar köpeğe benziyorlar! Kedi yer, içer, yatar, uyur, doğurur; hayatı hep minder üstünde ve rüya içinde geçer; gözleri bazı uyanıkken bile rüya görüyormuş gibidir; lapacı, tembel ve hayalperest mahluk çalışmayı hiç sevmez. Köpek diri, çevik, atılgandır. İşe yarar; birçok işlere yarar. Uyurken bile uyanıktır. En küçük sesleri bile duyar, sıçrar, bağırır.

Şark ve garbı temsil eden bu iki remiz, Neriman'ın zihninde iki zıt alemi o kadar müşahhas bir hale getirdi ki epey zamandan beri kendi kendine halletmeğe çalıştığı muammaların birçok anahtarını bulur gibi oluyordu...

Fatih-Harbiye, Peyami Safa.
//48

Ocak 13, 2014

411


…a book that I’ll never write because nobody can, it being a book: 
- against the book.
- against thought.
- against truth and against the word.
- a book, then, that crumbles even while it forms.
- against the book because it is incapable of thinking its totality, let alone nothing.
- against truth because truth is God, and God escapes thought; against truth, then which for us remains legendary, an unknown quantity.
- against the word, finally, because, the word says only what little it can, and this little is nothing and only nothing could express it.
 Edmond Jabes, Desire for a Beginning, Dread of One Single End.

Aralık 13, 2013

410

"Korku bulaşıcıdır. Toplumsal kimliği kemiren bu hastalık bir Osmanlı genetiği olarak Cumhuriyet'e geçmiştir. Hekimin reçetesi daima korku dozunu artırmak, diğer yandan kalabalığa dönüştürdüğü toplumun oyun alanını genişletmektir. 'Kamusal yalan' sahnesine çıkarılan herkes, bürokratlar, aydınlar, sıradan insanlar, 'mış gibi yapmak' rolü için birbiriyle yarışırlar. Uğrunda her şeyin göze alındığı bu sahte rol, aslında suç işleme özgürlüğünü iktidardan talep etmek anlamına gelir. İktidar bu konuda hoşgörülüdür; bize küçük günahlarımızın toplamından ibaret armağanlar verir. Bu yücelik karşısında mahcubiyetimiz artar ve daima başımız eğik bir halde yaşarız."
Oğuz Atay

Şubat 17, 2013

409

And then I asked him with my eyes to ask again yes and then he asked me would I yes and his heart was going like mad and yes I said yes I will yes.
James Joyce.