Mayıs 02, 2007

238

Kapı açıldı. "-Girebilir miyim?"
-Kim o?
-Ben!.. Nasılsın?

Çoktan içeriye girmişti bile. Hemen masanın yanındaki tabureye ilişti. "Epeydir görüşmedik!"

'Epeydir' uzun bir süre demekti. Bu süreyi uzatmak için uğraşmıştı –epeydir. Birgün, "Epeydir görüşmedik" diye başlayan bir karşılaşma olacaktı elbet. Demek o gün, bugündü.

Kucagındaki çocugu öbür koluna geçirerek lavabodaki işini bıraktı; gülümseyerek masanın öbür ucundaki koltuga oturdu. "Nasıl gidiyor her şey?"

Öteki, daha çok karavanın içindekilerle ilgileniyor gibiydi. Egilip yerden, sandalyelerden birinin arkasına yuvarlanmış oyuncagı aldı. Gözleri, perdelere, sonra mutfaga, daha dogrusu mutfak yerine geçen tezgahın üzerine takıldı. Baktıgı yere kadın da döndürdü bakışlarını.

-Kahve ister misin, ya da çay?

Aslında geldigine sevinmiş ve onu rahat ettirmek için çabalıyor gibi görünmek istemiyordu; alışkanlıktan sormuştu... Tam da çaresiz çırpınan ev sahiplerine yapıldıgı gibi adam teklifi geçiştirdi:

-Almayım bir şey, belki daha sonra...

Kadın durumunu düzeltmek için ayaklandı. "Ben bir çay alacagım." Kolunda sessiz, etrafa bakınan çocugu kaldırarak adama uzattı. "Iki dakika tutar mısın şunu."

Adam çocugu havada kollarına alırken, bakışlarıyla kadını takip ederek sordu:
-Adı neydi bunun? Ne şeker şey!
-Adı yok daha. Düşünüyorum.
-Ne kadar oldu?
-Dört aylık.
-Ben ne zaman dogdu hatırlamıyorum. O aralar yok muydum acaba?
-Bilmiyorum. Mayıs'ta dogdu.

Kadın, üzeri tüten bir bardakla masaya geri döndü. "Sagol. Alabilirim artık."

Adam, çocugu uzatırken belli belirsiz mırıldandı: "Mayısta, kuzeydeki panayırda olmalıyım." Sesini temizleyerek sordu:
-Adı yok mu sahiden?
-Düşünüyorum dedim ya.

Adam, geri çekilme ihtiyacı duyarak, etrafa bakındı. "Yalnız mı oturuyorsun?"
Kadın başını salladı. "Biraz toparlanıncaya kadar burada kalacagım, sonra herhalde şehre döneriz."
"Ne çok zaman geçti... Nasıl oldu peki bu? Yani... nasıl karar verdin?"
Kadın kucagındaki çocuga baktı. "Karar vermedim. Düşünmedim bile. Fark ettigimde her şey ayarlanmış gibiydi...
Çocuga hafifçe sarıldı. "Ben onu daha yokken bile seviyordum."
Adam çocuga kaçamak bir bakış attı. "Ben yokken çok şey olmuş burada."

Kadın adamın sesinde hesaplanmamış bir kıskançlık ayırt etti. Hoşuna mı gitmeliydi bu durum? Ama gitmedi. Kucagında uykuya dalan çocugu kollarının arasında toparladı, eliyle alnındaki saçları düzeltti. "Sen neler yaptın peki? Iyi görünüyorsun."

Adam, elindeki oyuncagı düşürdü. Sakarca geri almaya çalışırken yine düşürdü. Muzipçe gülümseyerek, "Ne bileyim! Dolaşıp durdum. Aslında serserilige devam ettim.. Hoş, o zamandan beri bir daha o kadar dagıtmadım" dedi. Tepkisini görmek için yerinde sıkılganlıkla hareketlenen kadına baktı. "O gün ne sarhoştuk ama degil mi! Iki gün durmaksızın uyudum sonra!"

"Ben o kadar da sarhoş degildim canım! Bayagı eglenmiştim ama... galiba... çok da hatırlamıyorum şimdi..."

Adam yerinde biraz daha dogruldu. "Sahi, en son o zaman mı görüşmüştük?"

Kadın çocuga baktı. Aşagıya kayan kolunu düzeltti. "Yataga yatırsam iyi olacak," diyerek ayaga kalktı.

Adam da kalktı yeriden. Bir şey çıkartacakmış gibi elini montunun cebine attı. Öylece bekledi. Kadın ne yaptıgını görmek için başını çevirdi. Yerinde öylece durmaya devam eden adamı görünce, kucagındaki çocukla geri döndü.

"Bu sefer ne kadar kalacaksın?" diye sordu, daha sorunun yarısında pişman olarak.
"Kışa kadar buradayım." Sıkılarak devam etti adam: "Nerede?... Yani, babası?"
Kadın, sözlüde çalıştıgı soru gelen bir ögrencinin ferahlıgıyla cevap verdi:
"Kıştan sonra gelecek."
2001