Şubat 16, 2007

213

-“Içime bir şey girdi!”
-“Ne zaman?”
-“Az önce. Dışarıda otururken!”
-“Ne! Nasıl bir şey?!”
-“Bilmiyorum ki! Çatıdan üstüme atladı.”
-“Çatıdan mı?”
-“Gökyüzünü seyrediyordum. Karanlıktı, fakat gökyüzü koyu maviydi, siyah degil. Kenarda durdugunu fark etmedim ilkin... Ilkin hiçbir şey fark etmedim. Bir gölge kıpırdadı, baktıgımda üzerime atlıyordu!”
-“Bir kuş falan olmasın?”
-“Kanatları vardı ama uçmuyordu ki!”
-“Belki bir sincap?”
-“Hayır! Çok daha büyüktü!” “Ayrıca, içime girdi diyorum sana!”
-“Ne kadar büyüktü?” “Ne demek 'içime girdi'? O nasıl şey öyle?”
-“Bir köpek kadar büyüktü. Üzerime esti...” “Bütün esinti geldi, bende bitti... üzerime gömüldü! Bedenim emdi onu adeta!”
-“E, şimdi n'erde o halde?”
-“Burada. Bende olmalı.”
-“Neler saçmalıyorsun kuzum! Gece dışarıya hava almaya çıkıp, gökyüzüne bakarken uyuya kalmış olmalısın.”
-“Hayır! Rüya falan degil! Içime girerken baştan ayagı hissettim. Gövdesine sarılmış serin havayı, yumuşak tüylerini, sert kemiklerini, hatta kalbinin atışını... hepsini duydum!”
-“Akıl almaz!”
-“Farkındayım, evet... fakat içime bir şey girdi!...” “Iyice bak bana! Bir degişiklik görüyor musun?”
-“...Hayır.”
-“Yüzüm, gözüm.... saçlarım nasıl?”
-“Her zamanki gibi... güzel... uzun, siyah!”
-“Gördün mü bak! Benim saçlarım kızıldı! Tanrım! Nasıl oldu bu!”
-“Kızıl mı?”
-“Gözlerim peki!? Gözlerime bak!”
-“Onlar da siyah.”
-“Ne!”
-“Ne yani gözlerin siyah degil miydi?”
-“Yeşil! Yeşillerdi!”
-“... şey... ben koyu renk gibi hatırlıyorum?”
-“Başka... başka... Yüzüme bak, bir farklılık görüyor musun?”
-“Aman Allahım!”
-“Ne?”
-“Alnının kenarında büyük, çirkin bir yara var!”
-“... O hep vardı.” “Çocukken koltuktan düşüp, sehpaya çarpmıştım.”
-“Ah, evet...” “Her evde olur böyle kazalar. Ben de küçükken salıncak kurup, sallanmaya kalkmıştım bir keresinde...”
-“Ne evi kuzum! Ben yurtta büyüdüm ya!”
-“Öyle miydi?”
-“Bak! Görüyor musun?”
-“Neyi?”
-“Karnımda küçük, siyah bir leke var.”
-“Nerede?”
-“Işte burada. Göbegimin üzerinde.”
-“Dogum lekesine benziyor.”
-“Böyle dogum lekesi gördün mü sen –çukur!”
-“Görmedim sanırım.”
-“Daha önce yoktu bu!”
-“...öyle diyorsan...”
-“Ne demek 'öyle diyorsan'?” Hiç dikkat etmedin mi?”
-“Elbette canım. Leke olsa görmez miydim!”
-“Tanrım! Bana neler oluyor? Bu ben kim?”
-“Dur telaşlanma, tekrar düşünelim... Baştan başla, şu çatıdan düşen siyah şey...”
-“Siyah mı? Siyah oldugunu söylemedim ki!”
-“E, siyah degil miydi?”
-“Ne bileyim ben. Her yer karanlıktı!”
-“Peki. O zaman, bu çatıdan üzerine düşen şey...”
-“Ne düşmesi! Düşse karpuz gibi yerde yatıyor olurdu! Gayet emin beni bekliyordu!”
-“Tamam. Şimdi üzerine bir şey atladı mı, atlamadı mı?”
-“Bi dakka! Hatırladım!” “Bu leke, sigara yanıgı! Eskiden kalma...”
-"Ha?"
-“Oh! Bir an için çok korktum!”
-“Oh! Ben de!”
-"Unutmuşum işte..."
-“Degişen bir şey yok o halde!"
-“Of, neyse...”
-“Evet canım. Neyse...”