"çok susadım,
biraz yagmur yagsa" dedi
yagmadı.
"çok üşüdüm,
biraz güneş açsa" dedi
açmadı.
"burası çok sessiz,
bari bir kuş ötse" diledi
ötmedi
o gün, bütün evren onu terk etti
geri gelmedi.
Aralık 11, 2006
162
Gün gelipte
Cehenneme gittigimizde
Muhteşem iblisler olacagız
Ben, kanatlarımı arşa kadar açıp
Gögsümdeki dikenleri vuracagım üstüne
Sen, avurtlarından fışkıran dişlerini
geçireceksin çatırdatarak kabuklarıma
Kin boşaltacagız
O kadar nefret edecegiz ki birbirimizden
Ateş olacagız
Sicim sicim yarıklarından akıp,
dolanacak kokuşmuş organlarımız
Lanet olacagız
Tırnaklarımı bogazına dayayıp sıkacagım
Gögsüm patlayana kadar
Taş üzerinde taş kalmayacak
Haykırdıgında
Cehennem susacak
Kor olacagız
Cehenneme gittigimizde
Muhteşem iblisler olacagız
Ben, kanatlarımı arşa kadar açıp
Gögsümdeki dikenleri vuracagım üstüne
Sen, avurtlarından fışkıran dişlerini
geçireceksin çatırdatarak kabuklarıma
Kin boşaltacagız
O kadar nefret edecegiz ki birbirimizden
Ateş olacagız
Sicim sicim yarıklarından akıp,
dolanacak kokuşmuş organlarımız
Lanet olacagız
Tırnaklarımı bogazına dayayıp sıkacagım
Gögsüm patlayana kadar
Taş üzerinde taş kalmayacak
Haykırdıgında
Cehennem susacak
Kor olacagız
Aralık 09, 2006
161
Silent Angel'ı okuduktan sonra 2. Dünya Savaşı'nı düşünüyordum. Kaç milyon kişinin öldügünü hatırlamaya çalışırken buldum kendimi. 60 milyonmuş. Ama, konu o degil. Benim gibi, ceketin kalaba kumaşıyla ilgilenmiyor Böll, hazine astarında saklı.
Ölen çok ama onlar nasılsa dibe vuranlar. Dibe vuramayanlar: Sag kalanlar.
Savaşın ölçüm birimi maddi kayıplar: Beş şehir, oniki köprü, yüzbin insan. Kalanlar nasıl olsa vardı. Onlar kayıp degil... Kazanç mı?
Savaştan dönen bir adam var. Döndügü yer yok.
Açlık var. Ekmek yok.
Onu evine alan bir kadın var, 'ev ' yok.
Birgün özenip, ortalıgı temizlemek istiyor. Molozları kaldırıp, birikmiş kül ve alçı tabakasını sildikçe altından lekeli, kapkara döşeme çıkıyor. Kovalarca su taşıyıp, kan ter içinde kalan kadın, eskisinden de pis görünen evin ortasında bir ibrikle su ısıtıp, kendini temizlemeye girişiyor.
Adam evlenmek istiyor kadınla. Hiç tanımıyor, ama seviyor. "Mutsuz olacagız" diyor. Kadın hevesli degildi, ama tanıdıkça dürüst buldu adamı. Kabul ediyor: "Öyle, mutsuz olacagız."
Sadece iki nesil geçti üzerinden. Torunları olmalı bugün, belki torunlarının çocukları. Onlar hatırlamıyorlar neden mutsuz olduklarını.
Ne yani, kaşı gözü benzeyecekte, yüregi benzemeyecek miydi?
. . . . .
güneşli günde dogdum ben
kara trenin düdügüyle
kıçıma şaplagı yiyince
kalktı vagonlar
insan doluydu, kemik doluydu
annanem üşüyordu
dedem karneyle aldıgı ekmegi
sekize bölüyordu
evvel zaman içinde
kalbur saman içinde
Ölen çok ama onlar nasılsa dibe vuranlar. Dibe vuramayanlar: Sag kalanlar.
Savaşın ölçüm birimi maddi kayıplar: Beş şehir, oniki köprü, yüzbin insan. Kalanlar nasıl olsa vardı. Onlar kayıp degil... Kazanç mı?
Savaştan dönen bir adam var. Döndügü yer yok.
Açlık var. Ekmek yok.
Onu evine alan bir kadın var, 'ev ' yok.
Birgün özenip, ortalıgı temizlemek istiyor. Molozları kaldırıp, birikmiş kül ve alçı tabakasını sildikçe altından lekeli, kapkara döşeme çıkıyor. Kovalarca su taşıyıp, kan ter içinde kalan kadın, eskisinden de pis görünen evin ortasında bir ibrikle su ısıtıp, kendini temizlemeye girişiyor.
Adam evlenmek istiyor kadınla. Hiç tanımıyor, ama seviyor. "Mutsuz olacagız" diyor. Kadın hevesli degildi, ama tanıdıkça dürüst buldu adamı. Kabul ediyor: "Öyle, mutsuz olacagız."
Sadece iki nesil geçti üzerinden. Torunları olmalı bugün, belki torunlarının çocukları. Onlar hatırlamıyorlar neden mutsuz olduklarını.
Ne yani, kaşı gözü benzeyecekte, yüregi benzemeyecek miydi?
. . . . .
güneşli günde dogdum ben
kara trenin düdügüyle
kıçıma şaplagı yiyince
kalktı vagonlar
insan doluydu, kemik doluydu
annanem üşüyordu
dedem karneyle aldıgı ekmegi
sekize bölüyordu
evvel zaman içinde
kalbur saman içinde
Aralık 01, 2006
156
... There exists a certain external shapeliness in a woman, which small-town taste mistakenly considers beauty. And, then there exists the genuine erotic beauty of a woman. Of course, it is not small matter to recognize this at a mere glance. It is an art.
(Kundera, LL)
(Kundera, LL)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)